Okul öncesi dönemde oryantasyon süreci, çocuğun eğitim hayatının en kritik eşiklerinden biridir. Çocuğun ilk kez ailesinden ayrılıp yeni bir sosyal çevreye adım atması, yalnızca bilişsel değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal uyum gerektirir. Araştırmalar, okulun ilk günlerinde yaşanan deneyimlerin çocuğun uzun vadeli okul algısı üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu göstermektedir. Olumlu bir başlangıç, çocuğun öğrenmeye yönelik güven ve aidiyet hissini güçlendirirken, gelecekteki okul deneyimlerinin de temelini oluşturur.

Her Çocuk Özeldir: Farklılıkları Tanımak

Her çocuk kendine özgü bir gelişim temposuna, mizaca ve bağlanma stiline sahiptir. Bu nedenle oryantasyon süreci tek tip bir yaklaşım ile yürütülemez. Kimi çocuk kısa sürede sınıfa uyum sağlarken, kimileri daha fazla zamana ve desteğe ihtiyaç duyabilir. Çocuğun bireysel özelliklerini dikkate almak, onun kendisini güvende hissetmesini ve öğrenmeye açık hale gelmesini kolaylaştırır.

Aile ve Öğretmen İş Birliği

Oryantasyon sürecinde en önemli faktörlerden biri, aile ve öğretmen arasındaki güçlü iletişimdir. Ebeveynin kaygılarını yönetebilmesi, çocuğa güvenli bir duygusal zemin sağlar. Öğretmen, aile ile iş birliği yaparak çocuğun ihtiyaçlarını yakından tanıyabilir, böylece daha sağlıklı bir uyum süreci yönetilebilir. Araştırmalar, çocukların ebeveynlerinin tutumlarını yansıttığını göstermektedir; dolayısıyla ailenin sakin, güven veren bir yaklaşım sergilemesi çocuğun da sürece olumlu bakmasını destekler.

Nörobilimsel Bakış Açısı: Beyin ve Uyum Süreci

Nörobilim, oryantasyonun yalnızca pedagojik değil, aynı zamanda biyolojik bir süreç olduğunu ortaya koyar. Çocuk yeni bir ortama girdiğinde beynin amigdala bölgesi olası tehditleri algılar ve stres tepkisini tetikler. Eğer ortam güven verici değilse, stres hormonu olan kortizol düzeyi artar ve bu durum öğrenme sürecini zorlaştırabilir.

Buna karşılık, öğretmen ve ebeveynin güven veren yaklaşımı sayesinde beynin prefrontal korteks bölgesi devreye girer; çocuk duygularını daha iyi düzenler ve öğrenmeye odaklanabilir. Ayrıca oyun, ritüeller ve rutinler sayesinde beyinde yeni sinaptik bağlantılar güçlenir. Tekrar eden olumlu deneyimler, güvenli bağlanma ile birleştiğinde çocuğun beyni yeni ortama hızla adapte olur.

Kısacası, oryantasyon süreci yalnızca bir “okula alışma” dönemi değil, aynı zamanda çocuğun beyninde öğrenmeye açılan kapıdır.

Beyin Dostu Oryantasyon Önerileri

  • Küçük adımlar: Çocuğun ilk günlerde sınıfta kısa süreler geçirmesi ve bu sürenin kademeli olarak uzatılması adaptasyonu kolaylaştırır. Örneğin; ilk gün yalnızca bir saat kalmak, etkinliklerin en keyifli kısmına katıldıktan sonra eve dönmek, çocuğun okul deneyimini “tadı damağında kalacak” şekilde sonlandırmasını sağlar. Böylece çocuk, ertesi gün yeniden okula gelmeyi isteyerek “özlem duygusu” ile okuluna bağlanır. Zamanla bu süreler artırıldığında, uyum süreci hem daha doğal hem de daha kalıcı olur.
  • Pozitif duygular: Öğretmenin gülümsemesi, ebeveynin güven veren tavrı çocuğun beyninde olumlu duygusal izler bırakır. Örneğin; ebeveynin güven dolu gözlerle, sakin ve kararlı bir şekilde çocuğunu okula bırakması, “sen güvendesin” mesajını verir. Araştırmalar, çocukların ebeveynlerinin duygusal tonunu aynaladığını göstermektedir. Bu nedenle anne-babanın panik veya endişe değil, huzur ve güven hissiyle vedalaşması, çocuğun beyninde okulun güvenli bir yer olduğuna dair sinaptik izler oluşturur.
  • Rutinler: Her gün tekrarlanan küçük ritüeller çocuğun beynine öngörülebilirlik sağlar. Örneğin; sınıfa girerken öğretmenle “yüksek beş” yapmak, sabah eşyaların kendi dolabına yerleştirilmesi veya günün ilk dakikalarında hep aynı şarkıyla sınıfa başlanması… Bu tür düzenlilikler, çocuğun beyninde güven duygusunu pekiştirir ve stres hormonlarını azaltarak öğrenmeye hazır hale getirir.
  • Bireysel ritme saygı: Her çocuğun uyum süresinin farklı olabileceğini kabul etmek gerekir. Kimi çocuk birkaç günde okula alışırken, kimileri için bu süreç haftalar alabilir. Nihayetinde, Dr. Bahar Eriş hocamızın da vurguladığı gibi, “Her çocuk kendi hızında ilerler.” Bu bakış açısı, çocuğu başkalarıyla kıyaslamadan, onun bireysel gelişim temposuna saygı duyarak ilerlemeyi gerektirir. Sabırla ve çocuğun sinyallerini dikkate alarak yürütülen süreç, uyumun kalıcı olmasını sağlar.

Okul Yolculuğuna Güvenli Bir Başlangıç

Anaokulunda oryantasyon süreci, yalnızca birkaç haftalık bir geçiş dönemi değil; çocuğun eğitim hayatının temel taşlarından biridir. Nörobilimsel açıdan bakıldığında, güvenli bağlanma, olumlu duygular ve tekrar eden deneyimler çocuğun beyninde kalıcı öğrenme yolları açar. Dolayısıyla bu süreç, yalnızca “okula alışma süreci” değil, aynı zamanda çocuğun gelecekteki öğrenme motivasyonunu, özgüvenini ve sosyal uyumunu şekillendiren kritik bir aşamadır.

Hande Gül ÇELİK

Okul Müdürü

Kaynakça

  • Blair, C., & Raver, C. C. (2015). School readiness and self-regulation: A developmental psychobiological approach. Annual Review of Psychology, 66(1), 711–731. https://doi.org/10.1146/annurev-psych-010814-015221
  • Immordino-Yang, M. H., & Damasio, A. (2007). We feel, therefore we learn: The relevance of affective and social neuroscience to education. Mind, Brain, and Education, 1(1), 3–10. https://doi.org/10.1111/j.1751-228X.2007.00004.x
  • Perry, B. D. (2002). Childhood experience and the expression of genetic potential: What childhood neglect tells us about nature and nurture. Brain and Mind, 3(1), 79–100. https://doi.org/10.1023/A:1016557824657
  • Siegel, D. J. (2012). The developing mind: How relationships and the brain interact to shape who we are (2nd ed.). New York: Guilford Press.
  • Thompson, R. A. (2014). Stress and child development. The Future of Children, 24(1), 41–59. https://doi.org/10.1353/foc.2014.0004

Yorum Yapın

Email adresiniz kimseyle paylaşılmayacaktır.